Uzm. Psk. Büşra Kordağ

Majör Depresyon nedir

Majör Depresyon Nedir? Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

Majör Depresyon Nedir?

Majör depresyon, dünyada yaygın olarak görülen, bireylerin günlük yaşam aktivitelerini sürdürebilmesini önemli ölçüde zorlaştıran ciddi bir ruh sağlığı bozukluğudur.

Majör Depresyonun DSM-5’e Göre Tanı Kriterleri

DSM-5’e göre majör depresyon tanısı alabilmek için bireyin en az iki hafta boyunca aşağıdaki belirtilerden beş veya daha fazlasını yaşaması gerekmektedir. Bu belirtilerden en az biri depresif ruh hali veya ilgi/zevk kaybı olmalıdır :

  • Depresif ruh hali: Günün büyük bölümünde, neredeyse her gün üzgün, boşlukta veya umutsuz hissetme.
  • İlgi veya zevk kaybı: Daha önce keyif alınan aktivitelere karşı belirgin ilgi kaybı veya zevk alamama.
  • Kilo değişiklikleri veya iştah değişiklikleri: Belirgin kilo kaybı veya alımı (vücut ağırlığının %5’inden fazlası) ya da iştah değişiklikleri.
  • Uyku bozuklukları: Uykusuzluk (insomni) veya aşırı uyuma (hipersomni).
  • Psikomotor ajitasyon veya retardasyon: Motor hareketlerde belirgin yavaşlama veya huzursuzluk.
  • Enerji kaybı ve yorgunluk: Günlük aktiviteleri sürdüremeyecek kadar enerji eksikliği.
  • Değersizlik veya aşırı suçluluk hissi: Gerçekçi olmayan, aşırı kendini suçlama veya değersizlik hissi.
  • Konsantrasyon güçlüğü: Karar vermede zorlanma, dikkat eksikliği.
  • Ölüm veya intihar düşünceleri: Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar planları veya girişimleri.

Belirtiler bireyin sosyal, mesleki ve diğer önemli işlevsellik alanlarında belirgin bir bozulmaya yol açmalıdır. Genetik yatkınlıklar, nörokimyasal dengesizlikler, çocukluk travmaları, sosyal izolasyon gibi birçok farklı faktör de depresyon gelişiminde kritik bir rol oynar. Ancak bazı bireylerde narsistik kırılganlıkların da ağır depresyonu tetikleyebileceği ya da depresyonu daha derinleştirebileceği açıktır.

Majör Depresyon nedir

PSİKODİNAMİK KURAM VE DEPRESYON

Freud’un “Yas ve Melankoli” çalışmasında belirttiği gibi, depresyon sevilen bir nesnenin kaybı ile ilişkilidir. Kayıp, gerçek ya da sembolik bir kayıp olabilir. Depresyon bu kayıp nesnenin içselleştirilmesi ve bireyin kendine yönelttiği öfkesi sonucu gelişen bir durumdur. Özellikle çocukluk dönemindeki sevgi nesnesinin kaybı ya da ebeveynlerin çocukla olan ambivalan ilişkisi ile kişi yas sürecini tamamlayamaz ve bu durum ilerleyen yıllarda depresif belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Freud, yine aynı eserinde, depresyonun(melankoli) yas sürecine benzer bir deneyim olduğunu ancak melankolide kişinin kaybı içselleştirerek kendine yönelik bir öfke geliştirdiğini belirtir. Bu içselleştirilmiş öfke ve suçluluk duyguları, depresyonun temel özellikleri olarak kabul edilir.

Melanie Klein ve Depresif Pozisyon

Melanie Klein’a göre bebek, annesiyle kurduğu ilk ilişkide sevgi ve nefret arasında gidip gelmektedir ve eğer bebek, anneden yeterli düzeyde sevgi ve bakım alamazsa, içsel dünyasında “kötü nesne” algısını baskın hale getirebilir ve kendini değersiz, kötü, sevilmeye layık olmayan biri olarak içselleştirebilir. Bu da ilerleyen yaşlarda depresif belirtilerin temelini oluşturabilir.

Majör Depresyon nedir

4.2.2. Otto Kernberg ve Nesne Temsilleri

Kernberg (1975), bireyin erken dönemde içselleştirdiği olumlu ve olumsuz nesne temsillerinin ruh sağlığını belirleyici bir faktör olduğunu öne sürmüştür. Çocuk, sevgi ve ilgi yerine eleştirel, cezalandırıcı ebeveyn figürleri ile karşılaşırsa, olumsuz nesne temsilleri içselleşir ve bireyin benlik algısını olumsuz etkileyerek depresyon gelişimine yatkınlık oluşturur.

4.2.3. John Bowlby ve Bağlanma Kuramı

Bowlby’nin (1980) bağlanma kuramına göre, erken dönem bağlanma stilleri yetişkinlikteki duygusal işleyişi büyük ölçüde belirler. Güvensiz bağlanma geliştiren bireyler, kayıp ve ayrılığa karşı aşırı hassas olabilir ve depresyona daha yatkın hale gelebilirler. Özellikle ihmal edilmiş veya reddedilmiş çocuklar, yetişkinliklerinde ilişkilerinde aşırı bağımlı ya da yalnız kalmaya meyilli olabilir, bu da depresif epizodları tetikleyebilir.

Ağır depresyonun narsistik patolojilerle de ilişkili olduğu durumlar mevcuttur, ancak bu her depresyonun kökeninde narsisizmin yattığı anlamına gelmez. Narsistik bireylerde depresyon, özellikle büyüklenmeci benlik algısının sarsıldığı anlarda belirginleşebilir. Özellikle gizli narsisizm eğilimleri gösteren bireyler, dışarıdan özgüvenli görünmelerine rağmen içsel olarak son derece kırılgandırlar. Sosyal ilişkilerde yaşanan reddedilmeler, başarısızlıklar veya eleştiriler bu kırılganlığı artırarak depresif süreçleri başlatabilir.

Bu nedenle, ağır depresyon vakalarının kökenlerini değerlendirirken bireyin kişilik dinamikleri, geçmiş yaşantıları ve psikolojik yapısı bütüncül bir şekilde ele alınmalıdır. Tedavi sürecinde narsistik özellikler göz önünde bulundurularak bireye özgü bir yaklaşım benimsenmelidir.

Majör Depresyon Tedavisi

Majör depresyonun tedavisinde ilaç ve psikoterapinin aynı anda ilerlemesi çok önemlidir. Psikodinamik Psikoterapi majör depresyonun anlaşılmasında derinlemesine bir bakış açısı sunar. Bilinçdışı süreçlerin, erken yaşam deneyimlerin ve içsel çatışmaların farkına varılması, tekrarlayan olumsuz kalıpların değişmesi, bireyin kendilik algısını yeniden inşa etmesini sağlar.

Majör depresyon, bireyin günlük yaşamını derinden etkileyen yoğun üzüntü, umutsuzluk ve enerji kaybı gibi belirtilerle karakterize edilen ciddi bir ruh sağlığı durumudur. Bu duygusal durumdan çıkmak her zaman kolay olmasa da, doğru farkındalık ve profesyonel destek ile yönetilebilir. Eğer siz de uzun süreli depresif duygularla başa çıkmakta zorlanıyorsanız, Psk. Büşra Kordağ ile iletişime geçerek size özel terapi sürecinizi başlatabilirsiniz. Ayrıca, kliniğin konum bilgisine buradan ulaşabilirsiniz. Unutmayın, yardım istemek güçsüzlük değil, iyileşmenin ilk adımıdır.

Kaynaklar

  • Abraham, K. (1924). A short study of the development of the libido. International Journal of Psychoanalysis, 5(2), 21-33.
  • American Psychiatric Association. (2020). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Washington, DC: American Psychiatric Publishing.
  • Blatt, S. J., & Homann, E. (1992). Parent-child interaction in the etiology of dependent and self-critical depression. Clinical Psychology Review, 12(1), 47-91.
  • Bowlby, J. (1980). Loss: Sadness and depression. New York, NY: Basic Books.
  • Freud, S. (1917). Mourning and melancholia. The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, 14, 243-258
  • Kernberg, O. (1975). Borderline conditions and pathological narcissism. New York, NY: Jason Aronson.